00903122138435 info@tzd.org.tr

Türkiye Ziraatçılar Derneği 2022 Yılı Tarım Sektör Değerlendirmesi

SORUNLAR BÜYÜYEREK DEVAM EDİYOR
2022 yılı Tarım sektörü açısından sorunların büyüdüğü bir yıl oldu. Sektörün kronik sorunları olan girdi fiyatlarındaki artış, destekleme miktarında yasanın öngördüğü miktarın altında kalış, sıfır gümrüklü ithalatın devam etmesi, çiftçi borçlarının giderek büyümesi gibi sorunlar giderilmek bir yana derinleşti.
Bunun yanı sıra kuraklık özellikle hububat ekimi yapılan dönemde etkisini artırarak önümüzdeki yılın rekoltesini de etkileyecek boyuta ulaştı.
HUBUBAT ÜRETİMİ AÇISINDAN DURUM
Hububat ürünlerinin başında gelen buğdayda Türkiye’nin uzun yıllar ortalaması TÜİK rakamlarına göre19 milyon ton civarındadır. Ancak Uluslararası Hububat Konseyi’nin rakamları TÜİK’in resmi üretim rakamlarına göre daha düşüktür.
Türkiye’nin yıllık ortalama tüketimi de aşağı yukarı aynı düzeyde, yani 19 milyon ton olarak kabul edilmektedir. Ancak ülkemizde göçmen sorunu yaşandığı için bu tahminin reel durumu tam olarak yansıtmadığı, tüketimin aslında daha fazla olduğu bilinmektedir.
Türkiye’nin buğday üretimine bakıldığında; resmi rakamlara göre 2020 yılında 20.5 milyon ton olan üretim, kuraklığın etkisiyle 2021 yılında yüzde 13.9 azalarak 17.7 milyon tona düşmüştü. Yeterlilik derecesi ise ekmeklik buğdayda yüzde 89.2 seviyesinde gerçekleşmişti.
TÜİK’in 2022 ikinci çeyrek tahminlerine göre tahıl üretim miktarlarının 2022 yılında bir önceki yıla göre %20,7 oranında artarak yaklaşık 38,5 milyon ton olacağı açıklanmıştır. Buğdayda rekoltenin ise %11,9 oranında artışla 19,8 milyon ton olduğu tahmin edilmektedir.

BİTKİSEL ÜRETİM REKOLTELERİ
2022 yılında baklagillerin önemli ürünlerinden nohutta rekolte %22,1 oranında artarak 580 bin ton, kuru fasulyede %11,5 oranında azalarak 270 bin ton, kırmızı mercimekte %75,4 oranında artarak 400 bin ton; yumru bitkilerden patateste ise %2 oranında artarak 5,2 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.
-Ayçiçeği üretiminin %5,6 oranında artarak yaklaşık 2,6 milyon ton,
-Tütün üretiminin %15 oranında artarak 82,3 bin ton,
-Şeker pancarı üretiminin ise %6,9 oranında artarak 19 milyon ton olarak gerçekleştiği tahmin edilmektedir.
Sebze ürünleri üretim miktarının 2022 yılında bir önceki yıla göre değişim göstermeyerek yaklaşık 31,7 milyon ton civarında olmuş, sebzeler grubunun önemli ürünlerinden hıyarda %2,8, havuçta %33,3, beyaz lahanada %19 oranında artış olurken, domateste %0,7, karpuzda %1,5, kuru soğanda %6 oranında azalma görülmüştür.
Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarının 2022 yılında bir önceki yıla göre %3,8 oranında artarak yaklaşık 25,8 milyon ton olduğu tahmin edilmektedir.
Meyveler içinde önemli ürünlerin üretim miktarlarına bakıldığında, bir önceki yıla göre elmada %5,2, üzümde %13,5, şeftali ve nektarin toplamında %12,5, erikte %8,5, çilekte %8,7, zeytinde %71,2 oranında artış olacağı öngörülmektedir.
Turunçgil meyvelerinden mandalinada %17,7, portakalda %31,3, limonda %32,5 oranında azalma, sert kabuklu meyvelerden fındıkta %11,8 oranında, Antep fıstığında %100,5, incirde %9,4, muzda ise %12,9 oranında artış beklenmektedir.
YAĞIŞ DURUMU
Rekolteyi etkileyen faktörlerden en önemlisi yağış durumudur. 2021-2022 üretim yılında 30 Nisan- 1 Ekim 2022 döneminde ülke genelinde yağışlar uzun yıllar ortalamasının altında, geçen yıl ortalamasının üzerinde olmuştur. Ülke geneli altı aylık yağış 409 milimetredir. Uzun yıllar ortalamasının 432 mm olduğu düşünülürse bu rakam ortalamanın %5 altında olmasına karşın geçen yılki rakamın (338 mm) bir hayli %21 altında kaldığı görülmektedir.
Hububat açısından çok önemli olan ekim ayı yağışları konusunda Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün raporu geçtiğimiz günlerde yayınlanmış, raporda Türkiye genelinde ekim ayı yağışlarının normalin altında, geçen yıl yağışları civarında gerçekleştiği bildirilmiştir. Ekim ayı yağışı 30.8 mm, normali (1991-2020) 49.4 mm ve 2021 yılı ekim ayı yağışı 30.3 mm’dir. Yağışlar Türkiye genelinde normaline göre %38 azalırken, tüm bölgelerimizde de normalinin altında gerçekleşmiştir. Bu durum gelecek yılın hububat üretimi açısından endişe vericidir.

(Kaynak: MGM)

DESTEKLEMELER YASANIN ÖNGÖRDÜĞÜ SINIRIN ALTINDA KALMAYA DEVAM EDİYOR
Hububat başta olmak üzere birçok tarım ürününün rekoltesini belirleyen unsurlardan biri de destekleme ödemeleridir. Türkiye’de 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu, Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) asgari yüzde birinin bütçeden tarımsal desteklemeler için ayrılmasını öngörmektedir.
2023 Bütçesi geçtiğimiz günlerde TBMM Plan Bütçe Komisyonunda kabul edilmiş, gelecek yıl için ayrılan bütçe, bu yıla kıyasla yüzde 33,7 artırılarak 133 milyar 682 milyon 205 bin liraya yükseltilmiştir. Böylece tarıma ayrılan bütçe, 2022 yılına göre yüzde 33,7 oranında artmıştır. Bütçenin 54 milyar TL’lik bölümü tarımsal destek programlarına aktarılacaktır. 2023 tahmini GSYH’sının 22 trilyon 283 milyar TL olacağı düşünüldüğünde bu rakam olması gerekenin çok altındadır.
Ancak bu durum Bakanlık ve Hükümet yetkilileri tarafından gerçekleştirilen farklı hesaplama yöntemleriyle kabul edilmemekte, bu da mevcut durumun kalıcı hale getirilmesine, yani tarımsal desteklemelere yasanın öngördüğü miktarın çok altında kaynak ayrılmasına yol açmaktadır.
Örneğin, Tarım ve Orman Bakanı Sayın Kirişçi, Meclis’te bütçesini savunurken Tarımsal desteklerin GSYH’nin yüzde 1’inden az olması konusunda şunları söylemiştir:
“54 milyar lira, tek başına dikkate alınamaz. Çünkü Toprak Mahsulleri Ofisi’nin alımlarla ilgili izlediği politika, Ziraat Bankası marifetiyle kullandırdığımız krediler, sulama yatırımlarından arazi toplulaştırmasına pek çok konu bunun içerisinde yer almaktadır. Hatırlanırsa OECD 2022 Tarım Politikası İzleme ve Değerlendirme Raporu’na göre, ülkemizde tarıma ayrılan kaynağın 2021 yılı için GSYH’ye oranı yüzde 1,15 olarak tahmin edilmişti. Bu oran, küresel salgının etkisi ve küresel ekonomik daralmanın sonuçlarına rağmen OECD ortalaması olan yüzde 0,61’in oldukça üzerindedir” dedikten sonra “2023 yılı bütçesiyle önümüzdeki dönemde GSYH’den tarıma ayrılan kaynağın pozitif yönde güncellenecek olması şaşırtıcı da olmayacaktır.”
Oysa, OECD 2022 Tarım Politikası İzleme ve Değerlendirme Raporu’na göre yapılan hesaplama yasanın öngördüğü bütçeden tarımsal desteklere ayrılması gereken kaynak ile aynı şey değildir. Bakan’ın sözünü ettiği Toprak Mahsulleri Ofisi’nin alımları, Ziraat Bankası tarafından kullandırılan krediler, sulama yatırımlarından arazi toplulaştırmasına yapılan harcamalar yasanın öngördüğü destekleme miktarına dahil edilemez. Yasa, destekleme fonu olarak “bütçeden ayrılacak kaynak”tan söz etmekte ve bu miktar için “gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz” hükmünü getirmektedir.
Özetle; 2023 bütçesinde tarımsal destekleme fonu için ayrılan kaynak %0.29 oranı ile son derece yetersizdir. Dolayısıyla Sayın Bakan’ın bütçe komisyonunda sözünü ettiği “güncelleme” bir an önce gerçekleştirilerek, bütçedeki 54 milyar liralık harcama kalemi GSYH’nın asgari sınır olarak belirlediği yüzde 1 oranına yükseltilmelidir.
Desteklemelerle ilgili bir başka sorun da mazot ve gübre desteklerinin çiftçilere nakit olarak değil Ziraat Bankası banka kartlarına yüklenerek verilmesidir. Bu uygulama nedeniyle bankadan ‘müşteri kredi risk notu olumsuz’ yanıtını alan üreticiler desteklemelerden yararlanamamaktadır.
Desteklemelerin sektör içindeki dağılım oranı ve miktarı da şöyledir:
Bitkisel üretim destekleme bütçesi yüzde 120 artışla 35.2 milyar TL, hayvansal destekleme bütçesinin yüzde 56 artışla 11.8 milyar TL olarak belirlenmiştir.
2023’te su ürünleri destek bütçesi yüzde 45 artışla 222 milyon TL, tarımsal Ar-Ge destek bütçesinin yüzde 85 artışla 298 milyon TL, kırsal kalkınma destekleri ise yüzde 234 artışla 6.4 milyar TL olacaktır.
Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli kapsamında dekar başına buğday, arpa, çavdar, tritikale ve yulaf için 75 TL’si mazot, 46 TL’si gübre olmak üzere 121 TL destek ödenecek. Kuru fasulye, mercimek, nohut için 75 TL’si mazot ve 21 TL’si gübre olmak üzere toplam 96 TL, kütlü pamuk, çeltik için 250 TL’si mazot ve 21 TL’si gübre olmak üzere 271 TL, aspir için 76 TL’si mazot, 21 TL’si gübre olmak üzere 97 TL, kuru soğan, yaş çay ve zeytin için 63 TL’si mazot ve 21 TL’si gübre olmak üzere 84 TL, dane mısır, fındık ve diğer ürünler için 62 TL’si mazot ve 21 TL’si gübre olmak üzere 83 TL, kolza (kanola) ve yağlık ayçiçeği için 88 TL’si mazot ve 21 TL’si gübre olmak üzere toplam 109 TL, patates, soya için 125 TL’si mazot ve 21 TL’si gübre olmak üzere 146 TL dekar başına destek verilecek. Nadas için de dekar başına mazot desteği 38 TL olacaktır.
Bu artışların üretim desenini belirleyecek oranlarda olmadığı, girdi fiyatlarındaki artış oranının çok gerisinde kaldığı, dolayısıyla etkin bir üretim planlaması yapmak ve çiftçileri üretime teşvik yönünde bir araç olarak kullanılamayacağı açıktır.
Tarımsal havzalarda teşvik edilmesi düşünülen ürünlere yapılacak fark ödemeleri açısından da aynı durum söz konusudur.

HAYVANCILIK DESTEKLERİNDEKİ ARTIŞ YEM FİYATLARINDAKİ ARTIŞIN GERİSİNDE KALMIŞTIR
Hayvancılığın gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biri yem fiyatlarının yüksekliğidir. Hayvancılık, başta yem fiyatları olmak üzere girdilerinin yüksekliği nedeniyle rantabl bir sektör olmaktan çıkmakta, bunun sonucunda hayvanlar kesime gönderilmektedir. Bu durum hem hayvan sayısının azalmasına hem de süt ürünlerinin pahalılaşmasına yol açmaktadır. Bunun sonucunda et ve süt fiyatları yarışmakta ancak üretici üretimden adım adım çekilmektedir.
2022 yılında TÜİK tarafından yayınlanan hayvan sayılarına ilişkin veriler de bu saptamayı doğrular niteliktedir. Büyükbaş hayvan kategorisinde, sığır sayısı Haziran ayı sonu itibarıyla bir önceki yılın Aralık ayına göre %0,9 azalarak 17 milyon 693 bin baş, manda sayısı ise %1,5 azalarak 183 bin baş olarak belirlenmiştir.
Hayvancılığa verilen diğer desteklere baktığımızda bu durumu değiştirecek bir tablo görülmemektedir.
GİRDİ MALİYETLERİNDEKİ ARTIŞ ÇİFTÇİYİ ÜRETİMDEN ÇEKİLME NOKTASINA GETİRMİŞTİR
2022 yılında ekonomide izlenen enflasyonist politikalar ve mali sistemde yaşanan bunalımlar gelir dengesizliğini daha da artırarak tüm çalışan kesimler gibi çiftçileri de olumsuz etkiledi.
Özellikle de girdi maliyetlerindeki artış tarım ve hayvancılıkta gelir oranlarını düşürerek çiftçi ve besiciyi üretimden çekilme noktasına kadar zorladı.
Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) Eylül’de aylık bazda yüzde 2.90 artarken, yıllık bazda yüzde 138.15’e yükselerek yıllık bazda tarihi rekorunu kırdı. Artış oranı enerji alanında %193.88’e, gübrede yüzde 263,63’e kadar yükseldi. Endeks Ekim ayında önceki yılın aynı ayına göre %134.76 olurken 12 aylık ortalamalara göre %105.81 olarak gerçekleşti. Çiftçilerin sulama amaçlı kullandıkları elektrik borcu 2 milyar lirayı aştı. Sayısı belirsiz çiftçinin aboneliği iptal edilirken 25 bin civarında çiftçinin elektriği kesildi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine göre, çiftçilerin bankalara olan kredi borcu 2022 Mart ayında bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 33,2 oranında artarak 186.9 milyar TL’ye yükselmişti. Bu rakamın yıl sonuna kadar 190 milyarı bulması beklenmektedir. Takibe alınmış borç miktarı ise 4 milyara yaklaşmıştır. Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borç ve kredi kartlarıyla piyasaya olan borç da göz önüne alındığında çiftçinin toplam borç miktarı 250 milyar liraya yaklaşmış bulunmaktadır.
Bu durum çiftçilerin üretime devamını zorlaştırmaktadır.
MALİYET ARTIŞLARI VE PAZARLAMA SORUNLARI GIDA ENFLASYONUNU KÖRÜKLÜYOR
Gıda fiyatları son 1 yılda yüzde 92 oranında yani resmi enflasyon düzeyinin üzerinde artış göstermiştir. Kamuoyunda genellikle gıda fiyatları tarımsal ürünlerdeki fiyat artışlarına bağlanmakta ve çiftçinin bundan kazanç sağladığı düşünülmektedir; oysa durum tam tersidir. Tarım ürünleri tarladan markete gelinceye kadar aracıların elinden geçmekte, tüccar olsun gıda marketleri olsun üreticinin örgütsüzlüğünden, mali sıkıntılar içinde bulunmasından ya da ürünün zarar görmesi tehlikesinden yararlanarak ürünü ucuza kapatmaktadır.
Maliyetleri artıran diğer unsurlar özellikle sebze meyve sektöründe ürünün dayanma süresinin azlığı, nakliye masraflarının petrol fiyatları nedeniyle sürekli artması ve soğuk hava depolarında kullanılan elektriğin giderek pahalanmasıdır.
Bundan başka uygulanan mali politikalar da gıda enflasyonunu körüklemektedir. Türkiye’de sonuna yaklaştığımız 2022 yılında uygulanan düşük faiz/yüksek enflasyon politikası tüm sektörlerde olduğu gibi tarım ve gıda sektörlerinde de fiyatları yukarı doğru itmiştir. Nitekim, Avrupa Birliği’nde yıllık gıda enflasyonu yüzde 14, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortalaması ise yüzde 15 olurken Türkiye’de gıda enflasyonu yüzde 100’ün üzerine çıkmıştır. Dünyada, küresel gıda fiyatları 6 aydan bu yana aralıksız düşerken Türkiye’de 2 seneden beri gıda enflasyonu aralıksız yükselmektedir. Türkiye’de 2019-2021 arasında yıllık gıda enflasyonu yüzde 15-20 civarında seyrederken faiz indirim politikasının uygulandığı dönemde fiyatlar hızlı bir biçimde yukarı fırlamıştır.

SIFIR GÜMRÜKLÜ İTHALAT HAKSIZ REKABET YARATIYOR
2021 yılı sonunda uygulamaya konulan hububat ve ayçiçek yağı ithalatındaki sıfır gümrük vergisi uygulamasında uzatmaya idilmesine ilişkin karar hububat için 2022 yılı sonuna kadar, ayçiçek yağı için de 1 Temmuz 2022’ye kadar uzatıldı.
Teknik ve sınai amaçla kullanılan yağlar ile rep ve kolza tohumu ithalatından gümrük vergisi 30 Haziran’a kadar sıfırlandı. Daha sonra yağlık ayçiçeği, aspir ve kanola tohumları ile ham ayçiçeği, kanola, aspir, mısır, soya ve palm yağları ithalatında uygulanan gümrük vergisi oranları da 2022 yılı sonuna kadar sıfırlandı. Ham, prina, soya, aspir, ayçiçek tohumu ve mısır yağları,, bazı hayvansal gıda, çeşitli unlar ve bazı yağların ihracatı, Tarım Bakanlığı’nın dönemsel olarak düzenleme yetkisine sahip olduğu ürünler listeye eklendi.
Sıfır gümrüklü ithalat politikasını doğuran ana neden ülkemizde birçok tarımsal ürünün üretiminin giderek düşmesine neden olan tarım politikalarıdır. Üretim azalması kendine yeterlilik düzeyini aşağı çekmekte, bu durum talebi artırarak fiyatları yükseltmekte, artan gıda enflasyonu toplumsal şikayetlerin artmasına yol açınca siyasi iktidar gümrük vergilerini düşürerek ya da sıfırlayarak ithalatın yolunu açmakta ve fiyatların bu şekilde indirmeye çalışmaktadır.
Doğal olarak temeldeki üretim eksikliği bu yöntemle giderilmediği aksine arttığı için aynı olay bir süre sonra tekrarlanmakta, böylece içinden çıkılması güç bir kısır döngü meydana gelmektedir. Bu döngü, çiftçinin yurtdışındaki rakipleri ile rekabet ortamını ortadan kaldırmakta sonunda vazgeçilen gümrük vergileri fiilen yabancı çiftçilere verilen desteğe dönüşmektedir. Bu durumun yarattığı sorunların başında çiftçi borçlarının sürekli artması gelmektedir.
SONUÇ
Sonuç olarak tarım sektörünün temel sorunları 2022 yılında büyümeye devam etmiştir. Bu sorunların çözümü için kısmi önlemler yerine kalıcı çözümler getiren ulusal bir tarım programının uygulanması gerekmektedir. Bu program, geçtiğimiz yıllarda adım adım tasfiye edilen kamu iktisadi kurumlarının yeniden canlandırılması, Tarım Satış Kooperatifleri’nin yeniden çiftçiye hizmet eder hale getirilmesi, Ziraat Bankası’nın kaynaklarının ağırlıklı olarak tarıma yönlendirilmesi ve üretim kooperatiflerinin kamu sektörüyle desteklenerek güçlendirilmesi temeline dayandırılmalıdır.
Yetersiz desteklemeler Tarım Yasası’nın öngördüğü orana, yani GSYH’nın asgari yüzde biri oranına yükseltilmeli, üretimin önünde engel haline gelen çiftçi borçlarının tasfiyesi için özel bir program hazırlanmalıdır.

Hüseyin DEMİRTAŞ
GENEL BAŞKAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir